Resim1

                                                        HAL DEĞİŞİMLERİ

        Sıvıların kaynama noktaları, erime noktaları, donma noktaları ve yoğunlaşma noktaları maddelerin ayırt edici özelliklerindendir. Erime noktası,  maddenin katı bir halden sıvı hale geçmesidir. Madde erirken de kaynarken de ısı alır. Madde hal değiştirir. Örneğin katı madde ısı alarak sıvı, sıvı madde ısı alarak gaz haline geçer. Madde ısı kaybederse de olayın tam tersi olur. Örneğin, gaz maddeler ısı kaybederse yoğunlaşır sıvı hale geçer. Sıvı maddeler ısı kaybederse, katı hale geçer donma olur.  Bu sıralamaya uymayan maddeler  de vardır. Katı madde  ısı alarak aradaki fazı yaşamadan direkt gaz haline geçebilir. Buna süblümleşme denir. Örneğin, katran, karbondioksit, naftalin, camfarağacı yağı ve jel nitrogliserin.

       Su, deniz seviyesinde 100C’ de kaynar. Bu sıcaklık  Dünya’nın her yerinde sabittir. Ama suyun deniz seviyesinden yüksekliği veya alçaklığı basıncın değişikliğine sebep olduğundan kaynama noktası (sıcaklığı  )  değişebilir. Yükseklere çıkıldıkça atmosfer basıncı düşer. Dolayısıyla yüksek dağın tepesinde suyun veya yemeklerin kaynama sıcaklığı düşer. Yani suyu ve yemeği 50 C’ de de kaynatabilirsiniz ama düşük sıcaklıkta yemeğiniz pişmez. Düdüklü tencerelerin yüksek basınçları, yemeklerimizin pişme sıcaklığını yükselttiği için zor pişen yemekler çabuk pişer.Çünkü kaynama sıcaklığı 100 C’ nin üzerine 120-130 C ‘ ye çıkabilir.

           Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Ekonomi, eğitim, sağlık, tarım, hayvancılık, yerüstü ve yeraltı zenginliklerimiz ve mültecilerimiz çoktan EROR verdi. Mülteciler hariç hepsi sanki düdüklü tencereye konmuş, kaynama sıcaklığı yükselmiş ve kapağı zorluyor.  Ülkenin sorunları hiçbir zaman basınçlı kaplara konacak kadar önemsiz değildir.  Ortadoğu’nun bataklığından çıkıp deniz seviyesi olarak da yüksek olan, laik ve demokratik ülkemize gelen mülteciler, düşük basınçlı bir ülkeye gelince kendi özelliklerini koruyarak, bulundukları yeri sahiplenme davranışlarına da neden olmaktadır. Aynen yükseklerdeki düşük basıncın etkisiyle düşük sıcaklıklarda kaynayan ama pişmeyen yemek gibi, kendi ülkelerindeki bulamadıkları özgürlüklerini bizim ülkemizde sıkıntı çekmeden, düşük maliyetli ama çok iyi olanaklarla yaşamaktadırlar. Bu yüzden ülkenin asli vatandaşlarının düdüklü tencereye atılmasının nedenlerini sorgulamamız bu yüzden çok doğal değil midir?    Avrupa’nın bize gönderdiği  Ortadoğu’nun vasıfsız mültecilerini ve  Avrupa’nın çöplerini alan ülkemiz, mülteci sorunu ve çöp sorununu düdüklü tencereye koymalıdır. Avrupa’dan bunlar için ödeme alınıyorsa bunları bertaraf edebilmek için yüksek basınçlı yaptırımlar getirilirse örneğin, vergi vermek, sağlık, eğitim ve çocuk yardımlarını vermemek gibi yaptırımlar hiçbir mülteciyi burada tutmaya yetmeyecektir. Eğer düdüklü tencerede pişeceklerse zaten sorun olmaz. Bu ülkede yaşamanın kurallarına uyarlar o zaman.

         Isı alarak maddenin hali değişen ülkemiz, tekrar eski haline dönüşebilir. Çünkü hal değişimler fiziksel değişimlerdir. Özü değiştirmez. Önemli olan ülkenin asli vatandaşının düdüklü tencereye girmemesidir. Girerse maddenin hali de değişir yapısı da değişir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti olmaktan çıkar. Bunu çok isteyenlerin olduğunu da unutmayalım.