Ozan Delice Yazdı; Sosyal Çürüme!
Merhaba sevgili Avrupa Haberler okuyucuları. Bugün her zamankinden farklı bir konu yazma gerekliliği hissettim, çünkü uzun zaman aradan sonra ilk defa bu kadar uzun süre televizyon başında bir haber izledim. Normal rutin saatim olan sabah 7’de kalktım. Spora gitmeye hazırlanırken, uzun yıllardır yapmadığım bir eylem olan zappingi yaptım. Yabancı haber kanallarını izledikten sonra, Türk haber kanallarına geldiğim zaman adeta dehşete düştüm. Bu konu hakkında yazamadan es geçemezdim. Aslında toplumumuzun en büyük sorunu sosyal çürüme olduğunu öğrendim. Bugün yazdıklarım sizin hiç hoşunuza gitmeyecek biliyorum. Düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Ben 1992 yılında doğdum. Evet o dönemlerden daha eski dönemleri görme şansım olmadı, fakat benim çocukluğumda yaşadığım dönem de henüz teknolojinin bu kadar ağır hakim olduğu bir dönem değildi. Hiç unutmam sabah kahvaltımızı yedikten sonra sokaklara çıkar, akşama kadar bin bir türlü oyunlar oynardık. Telefon mu ? Hayır. O dönem böyle akıllı telefonlar nerede olacak.. Sadece atari ve Play Station vardı bizim dönemimizde. Ama mutluyduk çünkü, ekonomimiz herkesin kendi yağında kavrulabileceği bir seviyedeydi. Teknoloji, adeta bir virüs gibi etrafımızı bu kadar sarmamıştı.
Bütün bunları neden anlatıyorum diye soracak olabilirsiniz. Bu sabah haberleri izlerken şunu fark ettim. Biz nasıl bu kadar kötü bir duruma düşebildik. Eskiden aile olmanın, manevi duyguların, arkadaşlıkların, dostlukların ve sevginin önemi bizlere aşılanırdı. Şimdi bir baktım bir polis memuru maganda gibi bir mekanı silahla basması mı, yoksa boşanmak isteyen kızın sevgilisinin maganda arkadaşlarıyla engelli babasını bayıltana kadar dövmesi mi , yoksa evli çiftin arasını yapmak isteyen ailenin kayınpederinin damat dahil 3 kişiyi vurup, sonra damat tarafından öldürülmesi mi ? Hangisini anlatayım size. Tüm bunları görünce aklıma sadece şu soru geldi ‘’Yahu biz ne oldu da bu hallere kadar düştük?’’. Her şeyin özetiydi aslında.
Kadın cinayetleri deseniz ülkenin bir rutini haline düşmüş, bebeklerimiz deseniz onları bile koruyamıyoruz, çocuklarımızı koruyamıyoruz ve her şeyden önce geleneksel aile yapımızı koruyamıyoruz. Ne olacakta tekrar eski haline döneceğiz. Maneviyatın yerini maddiyat aldı. Bir gün biz bu dünyadan göçüp gitsek dahi, bu dünyada kalacak olan şeyler için birbirimizi öldürüyoruz. Ülke bildiğiniz Texas’tan beter olmuş durumda. O yüzden sizlere diyorum ya işte bunun adı ‘’Sosyal Çürüme’’ diye. Tam da üstüne bastın Ozan işte.
Şimdi ne oldu da biz bu hale geldik onu tartışalım. Aslında bu hale gelmemizde toplumun bir parçası olarak hepimizin suçu var. Aynı zamanda da tek bir sebep ortaya koyup, böylesine derin bir konuyu basite indirgememekte gerekiyor. Evet yıllardır dizilerin insanları bildiğin beynini uyuşturup, insanları ahlaksız davranışlara teşvik ettiğini düşünüyorum. 15 yıldır bir dakika bile ilgiyle izlediğim bir yerli dizi dahi bile yok. Buna karşılık cezasızlık kültürü de yerleşmiş durumda. Kanunlar bildiğiniz yapanın yanına kar kalmaya izin verecek bir şekilde. Çocuklar ve gençler teknolojinin esiri olmuş durumda. Teknoloji aracılığı ile aynı zamanda insanlıktan çıkılacak davranışları onlara dayatıyorlar. Böylesine bir ortamda nasıl korunacağız?
Eskiden gerek dizilerde gerekse oyunlar ve çizgi filmlerde her zaman ailenin ve gerçek dostluğun öneminden bahsedilirdi. Şimdi ise o günleri mumla arıyoruz. Bu kıskaçtan kurtulmamızın tek bir yolu var. Toplumca taşı elin altına sokup düzlüğe çıkmalıyız. Yeni bir toplumsal farkındalık bilinciyle hareket etmeliyiz. Herkese iyiliği, doğruluğu ve dostluğu öğretmeliyiz. Kısacası toplumca fabrika ayarlarına geri dönmeliyiz. Daha iyi günlerde buluşmak üzere sağlıcakla kalın.