Son seçimlerde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yükselişiyle birlikte, kiliselerin siyasi tartışmalara müdahil olması Hristiyan toplulukları içinde sert tartışmalara yol açtı.

Seçim Sürecinde Kiliselerin Müdahalesi

23 Şubat’taki parlamento seçim kampanyası sırasında Almanya’daki Katolik ve Protestan kiliseleri, iki kez siyasi tartışmalara dahil oldu. Bundestag ile ilişkilerden sorumlu temsilciler – Katolik Kilisesi adına Rahip Karl Jüsten ve Alman Evanjelik Kilisesi (EKD) adına Rahip Anne Gidion – kürtajın suç olmaktan çıkarılması konusunda farklı görüşler savundu. Katolik temsilci reforma karşı çıkarken, Protestan temsilci bu değişikliği destekledi. Konu, meclisin son oturumlarından birinde tartışmaya açıldı.

Almanya, Suriye’deki Şiddeti Kınadı Almanya, Suriye’deki Şiddeti Kınadı

Daha sonra her iki dini lider, ortak bir bildiriyle, Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU) tarafından sunulan ve AfD’nin oylarıyla kabul edilen “göç akışlarını sınırlama” kararını kınadı. Bildiride, bu kararın Almanya’da yaşayan tüm göçmenleri karalama riski taşıdığı ve ayrıca CDU/CSU’nun AfD ile iş birliği yapmama taahhüdüne aykırı olduğu vurgulandı.

Kilise ve Hristiyan Demokratlar Arasındaki Mesafe Açılıyor

Bu açıklamalar, özellikle Katolik laikleri temsil eden Almanya Katolikler Merkez Komitesi’nin (ZdK) benzer bir bildiri yayımlaması nedeniyle, Hristiyan Demokratlar cephesinde sert eleştirilere yol açtı. Eski bakan Annegret Kramp-Karrenbauer, bu gelişmelere tepki göstererek ZdK'den istifa etti. Ayrıca, muhafazakar görüşleriyle bilinen Regensburg Piskoposu Rudolf Voderholzer ve Eichstätt Piskoposu Gregor Hanke, kiliselerin bu siyasi pozisyonlarını onaylamadıklarını belirtti.

Geleneksel olarak Almanya’daki piskoposlar, seçim dönemlerinde tarafsız kalmaya özen gösterir ve seçmenlere doğrudan yönlendirme yapmadan demokratik katılım çağrısında bulunur. Ancak son tartışmalar, kiliselerin laik temsilcileri ile Hristiyan Demokratlar arasındaki mesafenin giderek açıldığını ortaya koyuyor. Mainz Üniversitesi’nden ilahiyatçı Gerhard Kruip, geçmişte Katolikler Merkez Komitesi’nin ağırlıklı olarak Hristiyan Demokratlardan oluştuğunu, ancak son yıllarda Sosyal Demokratlar ve Yeşillerin de bu yapıda etkili hale geldiğini belirtiyor. Öte yandan CDU içinde sosyal Katolikliğin temsil gücü zayıflarken, liberal-muhafazakar bir anlayışın daha baskın hale geldiği görülüyor.

Kiliseler ve AfD: Resmi Temas Yok, Ancak Tehdit Büyük

Kiliseler, aşırı sağcı AfD ile resmi temas kurmazken, partinin yükselişi onlar açısından ciddi bir meydan okuma oluşturuyor. AfD, özellikle kiliselerin zayıf olduğu bölgelerde güçlü bir taban bulsa da, Hristiyan çevrelerde de destek kazanıyor. Kamu yayıncısı ARD’nin seçim sonrası anketine göre, Protestan seçmenlerin %20’si ve Katolik seçmenlerin %18’i AfD’ye oy verdi.

Ancak Rahip Jüsten, kiliselerin bu tabloya rağmen duruşlarını değiştirmeyeceklerini vurguluyor. La Croix gazetesine verdiği demeçte, "Nasyonal Sosyalizm dönemindeki deneyimlerimiz nedeniyle, kiliselerin aşırı sağa karşı mücadelede büyük bir sorumluluğu var" dedi. Ona göre, aşırı sağa verilen destek normalleşmeyi beraberinde getiriyor ve bu da nihayetinde demokrasiyi tehdit ediyor. Geçtiğimiz yıl, Alman Katolik piskoposları ilk kez “etnik milliyetçiliği” Hristiyan değerleriyle bağdaşmayan bir anlayış olarak tanımlayan bir bildiri yayımladı. Bu tutum, 11 Şubat’ta Protestan ve Ortodoks temsilcilerle birlikte yapılan “Demokrasiyi Savunmak” başlıklı ortak çağrıyla yinelendi.

Zayıflayan Etki ve İtibar Kaybı

Kiliseler, artık Alman toplumunda eskisi kadar güçlü bir konumda değil. Yapılan araştırmalara göre, ülkede her iki kişiden biri artık herhangi bir kiliseye bağlı olmadığını ifade ediyor. Rahip Jüsten’e göre bu durumun en önemli nedenlerinden biri, din adamları arasındaki cinsel taciz skandalları.

Buna ek olarak, laikleşmenin hız kazanması ve Bundestag’daki Katolik vekillerin sayısının azalması, kiliselerin siyasi etkisini giderek zayıflatıyor. Ancak Jüsten, kiliselerin güçlü ve tutarlı bir söylem geliştirmesi halinde, hangi siyasi parti iktidarda olursa olsun seslerini duyurmaya devam edeceklerine inanıyor.