CDU, 71 sayfalık programında daha sert bir göç politikası benimseyerek, Alman kültürünü vurgulayarak, göçmenlerin bu kültürü benimsemeleri gerektiğini savundu.
Parti, manifestosunda, "Burada yaşamak isteyen herkesin, amasız, amasız, yol gösterici kültürümüzü (Leitkultur) kabul etmesi gerekir" diyerek, yalnızca bu kültüre bağlı göçmenlerin ülke vatandaşı olabileceğini belirtti. Ayrıca, Müslümanların sadece Alman değerlerini paylaşmaları halinde ülkeye ait olabileceklerini savundu. Bu yaklaşım, eski Şansölye Angela Merkel'in şekillendirdiği önceki parti çizgisine tam bir tezat oluşturdu.
Eski muhafazakar milletvekili Ruprecht Polenz, CDU'nun yeni manifestosunu sert bir şekilde eleştirerek, Almanya'ya aidiyetin siyasetçilere bağlı olmadığını ve Alman pasaportuna sahip olan herkesin Almanya'ya ait olduğunu vurguladı. Polenz, "Almanya'da uygulanan dinler Almanya'ya aittir. Hepsi. Laik devlet, farklı din ve değerlerin bir arada yaşamasını garanti eder" dedi.
Müslümanların Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek, CDU'nun aşırı sağ AfD partisinin görüşlerini yansıttığını belirterek, bu stratejinin CDU'ya daha fazla oy getirmeyeceğini, aksine aşırı sağ partiyi güçlendireceğini uyardı. Türk-Müslüman grubu IGMG de CDU'nun taslak programının Müslümanlar hakkındaki olumsuz stereotipleri güçlendireceği endişesini dile getirdi ve parti liderlerini taslağı gözden geçirmeye çağırdı.
CDU, önümüzdeki haftalarda müzakereleri yürüterek ve temel programı Mayıs 2024'teki parti konferansında sonuçlandırarak ülkenin ana muhalefeti olarak konumunu sürdürmeyi planlıyor. Almanya, 84 milyonu aşan nüfusuyla Batı Avrupa'nın en büyük ikinci Müslüman nüfusuna sahip bir ülke konumunda bulunuyor. Ülkedeki 6 milyona yakın Müslümanın 3 milyonu Türk kökenli.