Yaşanmışlıkların en önemli öğretisi; bedenimizde ve ruhumuzdaki izleridir.
Düşünceler Merasimi...
Yaşanmışlıkların en önemli öğretisi; bedenimizde ve ruhumuzdaki izleridir.
Her yanını öfke ve hırsın sardığı insan, bir tesbih böceği gibi kıvrılıp durmakta.
Güya tehlikeye karşı korunuyor.
Buldozer gibi yayılarak üzerine gelen vahşi kitlenin ayakları çarpılmış.
Dış hastalıkları salgın, dış hastalıkları vahşi.
Vebanın bile bir vicdanı vardı.
Faresiz köye uğramamak gibi.
İçerisi ağzına kadar buğday dolu ambarlarda tepişen kelebeğin türü de başkalaşmış.
Un olmaya hazır düşünceler var, bir avuç uranyum tozundan zehirlenecek.
Radyasyon atığı gibi sofralara gömülmüş lacivert giysili akrep simsarları.
Kuyruğundan yeşilin her tonunu pazarlayan Londra bankerlerinin parmak izleri.
Sarışın bir porsuk tepeledikçe tepeliyor televizyon tarlalarını.
Kadınlar ağır örslerin uçunda gratis çekiçleriyle yumuşatılmakta.
Kayırmacılık kaydırağında çocuklar gibi şen yuvarlanıyor, nargile marpuçunu kemiren kısa pantolonlu hacivatlar.
Dış hastalıkları yayılıyor, zihinler postmodern anaverizma.
Patladı patlayacak bedenlere tutuşturulmuş petrol ürünü silikon bayramlıklar.
Sıkı tutunan bir engereği andırıyor yukarı doğru dikey yükselmeler.
Engerek zehirden kuyruğunu kemiriyor, bir ötesi cehennem.
Dış hastalıkları uzmanı politikler; VASAT'i kırk çöp kibrit gibi yanıp yanıp tutuşuyorlar,
dikdörtgen bir aynanın içinde.
Ayna sırlı, ayna düz.
Ayna kendi derdini dışından görüyor, kendine mesafeli.
Dışından gelince sesler, yankılanıyor düşünceler merasiminde.
Dış hastalıkları uzmanları; erdemli bilge insanlar öneriyor:
Günde üç defa; adalet ve vicdan, diyor...