Almanya’da, Taliban yönetimi altındaki Afganistan’da hayati risk altında olduğu değerlendirilen 138 kişinin İslamabad’dan özel bir uçuşla Almanya’ya getirilmesi, göç ve güvenlik politikaları etrafında yoğun bir siyasi tartışmayı beraberinde getirdi. Yeni kurulacak koalisyon hükümeti göç konusunda daha sert adımlar atmaya hazırlanırken, kabul uçuşları bu geçiş sürecinde önemli bir odak noktası haline geldi.
Kimler Geldi ve Neden Tartışma Çıktı?
İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalara göre uçaktaki kişiler, Almanya’dan daha önce yasal olarak bağlayıcı kabul sözü almış olan, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan savunmasız bireylerdi. Bu kişiler arasında Alman ordusu ve kurumlarında çalışmış Afganlar ile gazeteci, avukat gibi meslek gruplarına mensup, Taliban tarafından hedef alınabilecek bireyler yer alıyor.
Buna karşın, merkez sağ CDU ve CSU partileri bu kabul uçuşlarının hükümet değişikliği öncesinde aceleye getirildiğini ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin elini güçlendirdiğini savunuyor. CDU’lu Jens Spahn, “Afganistan’dan gelen her uçak, AfD’nin destek programıdır” diyerek kamuoyundaki tepkiyi yansıttı.
Yeni Hükümetin Tavrı Ne Olacak?
Yeni kurulacak koalisyonun ön anlaşmalarında, gönüllü kabul programlarının sona erdirilmesi ve yeni programların başlatılmaması öngörülüyor. Bu durum, Almanya’nın önümüzdeki dönemde göç konusunda daha sınırlayıcı bir yaklaşım benimseyeceği şeklinde yorumlanıyor.
Ancak Yeşiller Partisi ve bazı SPD üyeleri, özellikle Almanya’ya hizmet etmiş kişilere yönelik yükümlülüklerin sürdürülmesi gerektiğini savunuyor. Yeşiller’den Konstantin von Notz, güvenlik taramasından geçmiş bu kişilere karşı verilen sözlerin tutulmasının hem hukuki hem de insani bir sorumluluk olduğunu vurguladı.
Almanya Göç Politikalarında Dönüm Noktasında
Afgan kabul uçuşu, Almanya'nın göçmen politikalarındaki yön değişiminin sembolü haline gelirken, kamuoyunda da geniş yankı buldu. Yeni hükümetin, göçmen kabulü, iltica süreçleri ve sınır dışı uygulamaları konusunda nasıl bir denge kuracağı, önümüzdeki dönem Almanya ve Avrupa siyasetinde belirleyici olacak gibi görünüyor.