Hayatına İntihar Ederek Son Veren 5 Ünlü Edebiyatçı
Yaşamın umutlu ve hüzünlü yönlerini tasvir eden bazen de topluma ışık tutan edebi şahsiyetler kimi zaman kendi içlerinde kopan fırtınalara dayanamamış ve hayatını intihar ederek sonlandırmıştır. İşte birçok sebeple intihar etmiş edebi şahsiyetlerin hikayeleri..
Stefan Zweig
Stefan Zweig; roman, oyun, biyografi yazarlığı ile birlikte aynı zamanda iyi bir gazeteciydi. 1920'li yıllarda giderek tanınmaya başlayan Zweig, döneminin yapıtları başka dile en çok çevrilen en ünlü yazarlarından biriydi.
Zweig, hem düşünceleri hem de Yahudi olması sebebiyle 1930’lu yıllarda Nazi rejiminin hedeflerinden biri oldu. II. Dünya Savaşı’nda konferans vermek için gittiği Brezilya’ya yerleşen Zweig; savaşın oluşturduğu umutsuzluk ortamından etkilenerek 22 Şubat 1942’de Rio’da karısı Lotte ile birlikte uyku hapı içerek intihar etti.
Stefan Zweig'ın intihar mektubu ise şu şekilde: "Artık güneşin doğmasını bekleyecek gücüm kalmadı ama siz yeni doğacak güneşi mutlaka bekleyiniz."
Virginia Woolf
Virginia Woolf, döneminin feminist ve modernist yazarlarından biriydi. Woolf, okula hiç gitmeyerek tamamen evde eğitim aldı. Ailesi İngiltere'nin seçkin ve iyi eğitimli ailelerinden biri olan Virginia Woolf evde eğitim görmesine rağmen oldukça ilerledi. Woolf, birçok alanda yazı yazmış olsa da en çok bilinç akışı tekniğiyle ünlendi.
Annesi, grip nedeniyle hayatını aniden kaybettiğinde Woolf, henüz 13 yaşındaydı. Bu ölüm onu derinden etkilemişti ve 2 yıl sonra sinir bozukluğu, travma, ağır depresyon, hayali varlıklarla konuşma gibi sorunlarla boğuştu. Daha sonra babasını kaybeden Woolf, büyük çapta kriz yaşadı.
Evlendikten sonra da sorunlar yaşayan Woolf, bir kliniğe yatırıldı. Fakat iyileşmeden geri döndüğü için eşi onu tekrar kliniğe yatırmak istedi. Bu fikre karşı çıkan yazar, intihar girişiminde bulundu.
Woolf da Zweig gibi savaştan olumsuz etkilenen yazarlardan. Savaştan olumsuz etkilenen Woolf, ceplerine taş doldurup bir nehre atlayarak yaşamına son verdi.
Kocasına bir intihar mektubu bırakan Woolf, mektupta: “Sevgilim yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. O korkunç günleri yeniden hissediyorum. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şeyi yapıyorum.”
Nilgün Marmara
Balkan göçmeni olan Nilgün Marmara, İstanbul’da doğdu. Liseyi Kadıköy Maarif Koleji'nde okuyan Marmara, daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde okumaya başladı fakat siyasi nedenlerle buradaki öğrenimini yarıda bırakarak tekrar sınava girdi. Sınavdan sonra Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne yerleşti. Okulu, Sylvia Plath'in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi konulu tezi ile bitirdi. Mezun olduktan sonra farklı kollarda iş hayatına girdi fakat her biri oldukça kısa sürdü.
Endüstri mühendisi Kağan Önal ile evlenen Marmara, eşinin işi sebebiyle 16 ay Libya'da yaşadı. 13 Ekim 1987'de henüz 29 yaşındayken evinin balkonundan atlayarak intihar etti.
Ölümünün ardından arkadaşları tarafından yayımlanan Daktiloya Çekilmiş Şiirler kitabıyla tanınan Nilgün Marmara, tezini yazdığı, 30 yaşında intihar eden Plath’ın yolundan giderek 29 yaşında hayatına son verdi.
Sergei Yesenin
Rusya'da çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğan Sergei Yesenin henüz 9 yaşındayken şiir yazmaya başladı.
Sergey Yesenin, gençlik yıllarının başında psikolojik bir problem yaşadığı için 1 ay akıl hastanesinde kaldı. Hastaneden çıkarıldıktan birkaç gün sonra ise bir otel odasında kendini asarak intihar etti. Cesedinin yanında, kendini asmadan önce kestiği bileğinin kanı ile yakın dostu Rus şair Vladimir Mayakovski'ye bir şiir yazdı. İşte Sergei Yesenin’in kendi kanı ile yazdığı şiiri:
Elveda dostum elveda
Elveda sevgili dostum, elveda,
Sen kökleri içimde uzanan.
Ayrılık yazılmış alnımıza
İlerde gene karşılaşırız inan.
Elveda dostum, el sıkışmadan
Sessizce. Ne keder, ne tasa gerek
Ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada
Ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek.
Beşir Fuad
Beşir Fuad, asker, çevirmen, gazeteci ve önemli bir fikir adamıydı. Tanzimat Dönemi’nde felsefe, edebiyat eleştirisi, bilim ve biyografi alanlarında yetkin eserler yazdı.
Asker olan Beşir Fuad, mesleğini yarıda bırakarak düşünce dünyasına atıldı ve Osmanlı'da düşünce dünyasının önemli yazarlarından biri olmayı başardı. Namık Kemal gibi aydınlarla sert polemiklere giren Fuad, Osmanlı’da pozivitizm ve materyalizm düşüncelerinin tanınmasını sağlayan Beşir Fuad, üretken bir yazar olsa da içinde kopan fırtınalara dayanamayan yazarlardan biri. Sinir hastalıkları ile boğuşan annesi ve oğlunu kızılcık hastalığında kaybetmiş bir baba olarak yeterince yorgun düşen Beşir Fuad, annesi gibi delirerek ölmek istemediği için ölümünü planladı.
Beşir Fuad henüz 35 yaşındayken kendine kokain enjekte etti ve bileklerini ustura ile kesti. Yavaş yavaş ölürken de hissettiklerini kaleme aldı. Fuad’ın ölümünden etkilenerek İstanbul’da intihar edenlerin sayısı da ciddi bir artış gösterdi.