TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ
Cimri bir insanı cömert eli açık diye tanıtabilir misiniz?
Kaba ve saygısız bir kişiyi, centilmen ve nezaketli diye gösterebilir misiniz?
Çirkin bir kadını dünya güzeli diye ikna edebilir misiniz?
Çürük bir elmayı, en güzel elma diyebilir misiniz?
Bu örnek soruların yanıtı ne yazık ki evet. Bize bunları ikna ettiren şey “Toplum Mühendisliği” ama bu bir meslek değil. Yani bunun okulu yok. Çünkü bu şekilde algıyı yöneten, toplumun demografisinde, sosyal dokusunda, tarihten gelen yapısında değişiklik yapma, tepkilerini, nefretlerini, isteklerini, sevgilerini, tutkularını ve kitlesel şekilde ifade ettikleri duygularını yönlendirebilme, kontrol altında tutabilme, paralize edebilmek gibi yetileri içeren işe “Toplum Mühendisliği” deniyor. Finansal destek, koruma, iletişim ve başka araçlar yardımı ile çeşitli meslek dallarından oluşan bir ekip tarafından, toplumlar istenilen değişim yönünde pekiştirilerek (birleştirmek, güçlendirmek, pekiştirmek ) değişim yaratabiliyor. Saygı, sevgi, dürüstlük, duygudaşlık, hakkaniyet, dostluk, arkadaşlık, güvenilirlik, ahlâk, gelenekler, görenekler gibi değerler bir toplumu millet yapan temel toplumsal değerlerdir.
Durkheim'e göre, bir toplumdaki insanların sahip oldukları ortak duygu ve kabulleri ifade eden terime “Kolektif Bilinç” veya kolektif şuur denir. Toplumun gelişimi, (sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik vb. alanlarda) ileriye doğru bir değişmeyi ifade eder. Toplumsal gelişmenin ölçüsü yıllara göre milli gelir artışındaki değişimdir. Tabi ki gelişmeyi sadece maddeten değerlendirmek de doğru olmaz. Örneğin, bugün Ortadoğu’daki İslam devletlerinin zengin olanlarını gelişmiş bir devlet sayabilir miyiz? Gelişmişlik sadece milli gelir artışıyla ölçülseydi, uzun yıllardır istikrarsızlığın pençesinde olan Afrika’nın petrol ve doğal gaz zengini ülkesi Libya Dünya’nın en gelişmiş ülkesi olurdu. Nasıl insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğü varsa, devletlerin de maddi olanakları ve Dünya’daki etki gücünün yansıması vardır. Bazen maddi ve teknoloji gücü en gelişmiş devletlerin bile toplum yapıları bozulabilir. Bu bozulmaların baş faktörü, yine gelişmiş olsun, olmasın başka bir devlet tarafından toplum mühendisliği yapabilen etki güçlerinden kaynaklı olabilir. Her toplumun toplumsal bilinci farklıdır. Toplumların davranış kalıpları toplumsal norm olarak bilinir. Bu normlar; eylemlerin veya dil, kültür gibi kalıpların kabul edilmesi veya edilmemesiyle oluşur. Osmanlı Devletinde davranış kalıpları aslında toplum mühendisliği ile yaratılmıştır. Örneğin Osmanlı Devleti’nde sadece Türkler askerlik yapar, vergi öder, devlet kademlerinde görev alamazlardı. Genellikle de dönme ve devşirmeler, devlet kademelerinde yer bulurlardı. Azınlıklar askere gitmezlerdi. Daha ayrıcalıklı davranış görürlerdi. Osmanlı ‘da Türk toplumu kendisine biçilen bu değerin gerçekten öyle olmasına inandırılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk bu davranış kalıplarını (normları) toplum mühendisliğiyle değiştirmişti. Türkler kendilerini bu ülkenin vatandaşı olduklarına ve ulus bilincine gelmelerine neden olan büyük Atatürk ‘ün bu etki gücünü çok benimsediler ve içselleştirdiler. Türk olmanın, ulus olmanın toplumu birbirine bağlayan değerler olduğuna inandılar. Çökmüş koca bir imparatorluktan on yılda ‘Toplum Mühendisliği’ ile yeni ve hızla gelişen bir toplum yaratıldı. Elbette çok acı ve sıkıntılar çekildi. 1893’de Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. Yüzyılda yapılan sayıma göre nüfusu 20.488.562 kişiden oluşmaktadır. Nüfusun %80'inden fazlasını Müslümanlar oluşturmaktaydı. Çarlık topraklarında 600.000 ila 700.000, İran topraklarında 300.000 ila 400.000, Osmanlı topraklarında ise 1.200.000 ila 1.300.000 arasında Ermeni yaşamaktaydı. Diğer ülkelerdeki sayılarla bizdekilerin sayısına dikkat. Toplum Mühendisliği, toplumu iyiye, doğruya ve yanlışlardan kurtarma gibi etki gücüne sahip olabildiği gibi, çıkar uğruna yönetebilmek ve faydalanabilmek amacıyla toplumu yanılgılara düşürerek çıkar çevrelerinin yararına olacak şekilde davranış kalıplarının değişmesine de sebep olabilir.
Toplum mühendisleri, şimdi yeniden yeni bir argüman geliştirerek Türklüğü sorguluyorlar. Türklüğü savunmayı topluma ırkçılık diye lanse ediyorlar. Toplum mühendisleri yeni bir algı ve davranış modeli yaratabilmek için gerçek olmayan büyük yalanlar söylüyorlar ve tekrar ediyorlar. Halk arasında bir söz vardır. “Birine kırk kere deli dersen deli olur.” diye ya da bir isteğini “40 kere söyle kabul olur.” denir. Karşı tarafı ikna edecek büyük yalanlar söylenmesi ve davranış kalıpları hazırlanması toplumu değiştirme ve dönüştürmeye yarıyor. Eğer, toplumsal bilinç yoksa toplum bunu hiç düşünmeden, değerlendirmeden kabul ediyor. Toplumun algısı değiştirilebiliyor. Toplum Mühendisliğin temelinde toplumu homojenleştirme (tek tipleştirme ) yatar. En çok da pazarlama temelli öngörüsü vardır. Toplumsal ekonomiyi fiyat ve pazar yoluyla standartlaştırırken parayı tanrılaştırarak yeni düzen yeni kadrolarla pazarlanır. ’Büyük Buluşlar’ ‘Teknolojik Devrim’ ‘Yeni Düzen’ ‘Fırsatlar Dünyası’ ,’Yeni Yüzyıl ‘ ‘Sizlerde Gelir Elde Edin ‘sloganlarıyla pazarlanan şey işte bu homojenleştirme politikasını da daha reel (gerçek) hale getirir ve kurumlaştırır. Toplum mühendisliği soyutlamacılık (basitleştirme stratejisi) ve faydacılık (pragmatizm ) prensibine göre çalışır. Toplum Mühendisliği “kazan kazan “esasına dayalı çalışır. Her pazarlama eylemi tasarlanan sonuca ulaşmada sağlayacağı faydayı gözetir. Bunun topluma, doğaya, insana zarar verip vermeyeceğini önemsemez. Toplum mühendisliği yapay toplulukları (yeni ve sahte topluluk anlayışı) ve dilleri de yaratır. Doğada hiçbir makinede işçe bir kazanç yoktur ,kazandığın bir şeyden mutlaka kaybedilen bir durum olur. Aynen hasta olduğumuz ilaçlar bizi nasıl iyileştiriyorsa bir yandan da başka zararlı yan etkileri olduğunu bilmemiz gibi.
Toplum mühendisliği; toplumu geliştirmek, yükseltmek ve toplum yararına olduğu zaman, toplum iki kere kazanır. Devlet bir kazanır. Durum iş prensibine göre dengelenir. İkisinin de birer kazanması, gelişmeyi o kadar etkilemez ama toplumun iki kazanması gelişmeyi çok etkiler. Dolaylı olarak devlette kazanmış olur. Çünkü bilinçli bir insan gücüne sahip olan devlet, petrol ve doğalgaz rezervlerince zengin olan devletlerden daha zengindir.2.Dünya Savaşı’nda yerle bir olan Almanya sadece vasıflı insan gücüyle şimdi Dünya’nın en büyük ülkeleri arasında değil mi?
O halde toplum mühendisliğiyle bizi homojenleştirmek(tek tipleştirmek) isteyenleri, toplumsal bilincimizle edindiğimiz bilgi ahlak ve değerlerimizin değişip değişmediğine bakıp anlayabilmek için çözüm yolu eğitimden geçiyor. Eğitimli insanlar, eğitimsiz insanlar tarafından kendilerinin pazarlanmasına asla müsaade etmezler. İyi bir eğitim sistemi toplumsal bilincimizi de, devletimizi de geliştirir.
Kaynakça : https://www.google.com/search?q=toplum+m%C3%BChendisli%C4%9Fi+nedir