Mehmet Onur Miman: Fırtınalı Bir Hayatın Ardında Kalan İzler
Kalp krizine yenik düşen bir dava adamı…
Mehmet Onur Miman’ın vefatı, sadece onu tanıyanlar için değil, inandığı değerler uğruna hayatını adayan herkes için büyük bir kayıp oldu. 21 Şubat 2025’te ani bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrılan Miman, idealleri için mücadele eden bir insan olarak hafızalarda kalacak. Onu tanıyan herkes, sert mizaçlı ama vicdanı derin, doğrularından asla şaşmayan bir insan olarak anıyordu. Ömrünü ideallerine adayan, zorluklara karşı dimdik duran, çetin sınavlardan geçmiş bir dava adamıydı.
**Çocukluğu ve Ailesi: Darbelerle Geçen Bir Hayatın Gölgesinde Büyümek**
Mehmet Onur Miman’ın kökeni, Türkiye’nin siyasi tarihine damga vuran olaylarla iç içeydi. Babası, ünlü darbeci Albay Talat Aydemir’in silah arkadaşlarından biriydi. 1962 ve 1963 yıllarında başarısız darbe girişimlerinde bulunan bu grup, Türkiye’nin en çalkantılı dönemlerinden birine tanıklık etmişti. Babasının bu siyasi geçmişi, Mehmet Onur Miman’ın hayatının her köşesinde bir gölge gibi dolaştı. Çocukluğu, darbelerin ve ideolojik kavgaların ortasında şekillendi. Daha genç yaşlarda Türkiye’nin siyasi çalkantılarına aşina oldu ve inandığı görüşler uğruna bedel ödemeye hazır bir genç olarak yetişti.
**12 Eylül ve Zindandaki Yıllar: İdamın Kıyısında Geçen Günler**
Onun hayatının en büyük dönüm noktalarından biri, 12 Eylül 1980 darbesiydi. Darbe sonrası sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan Miman, idam cezasıyla karşı karşıya kaldı.
**Malatya E Tipi Cezaevi’nin soğuk duvarları**, onun için yıllarca bir hapishaneden öte, ideallerini sınayan bir okul oldu. **İdamla yargılanan ve uzun yıllar zindanlarda bekletilen bir ülkücü olarak**, inançlarından hiçbir zaman taviz vermedi.
İdam kararı neredeyse kesinleşmişti. Dosyası, Danışma Meclisi’ne gönderildi ve eğer onaylansaydı, **diğer arkadaşları gibi darağacına gönderilecekti**. Ancak, belgelerdeki bazı eksiklikler nedeniyle dosyası geriye döndü. **Bu, onun hayatta kalmasını sağlayan en büyük şanstı.** Ancak o, idam edilmemiş olmasına rağmen, cezaevindeki baskılar ve insan hakları ihlalleri nedeniyle büyük bedeller ödedi.
**Zindandan Kaçış ve Yeniden Doğuş**
İdam cezası kesinleşmek üzereyken Miman, **hapishaneden kaçmaya karar verdi**. Bu, bir hayatta kalma refleksi olduğu kadar, mücadelesine dışarıda devam etme arzusunun da bir yansımasıydı. Cezaevinden firar eden Mehmet Onur Miman, **uzun bir süre saklanarak yaşamak zorunda kaldı**. Kaçışı, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ideolojik olarak da bir yeniden doğuştu.
O yıllarda birçok dava arkadaşı ya geri çekildi ya da korkuya teslim oldu. Ancak Mehmet Onur Miman, **asla davasından vazgeçmedi**. Savrulanlardan olmadı, yön değiştirenlerden olmadı. Ne bir "rüzgar gülü" oldu ne de kolayca unutulacak bir figür. **O, davasına sadık kalanlardan biriydi.**
17 sene bir fiil ağır haspis yattı hücre ve işkenceler ve bir sürede Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile aynı koğuşu paylaştı.
**Hayatının Sonrası: Sade Bir Yaşam ve Mücadeleden Kopmayan Bir Ruh**
Cezaevinden çıktıktan sonra, Miman mücadelesine farklı bir şekilde devam etti. **Tariş’te çalışarak sade bir hayat sürmeyi tercih etti.** Para ve makam hırsı olmadı, sessizce, gösterişsiz bir yaşam sürdü. Yıllar içerisinde evlendi ve bir evlat sahibi oldu. Ancak o, **hayatının hiçbir döneminde fikirlerinden ve inandıklarından taviz vermedi**.
O sadece bir "geçmişin ülkücüsü" olmadı. Yaşı ilerlese de fikirlerini hep diri tuttu, hala büyük bir inanç ve heyecanla konuşurdu. Geçmişte olduğu gibi, **her zaman ilk günkü kararlılığını koruyan biriydi**. Kendi deyimiyle:
*"Emperyalistlerin güdümünde köpek olup tok karınla dolaşacağıma, Türk gibi yaşar, bozkurt gibi olur, açlıktan ölürüm."*
Bu söz, onun karakterini en iyi anlatan cümlelerden biridir. Onun için bağımsızlık, ideolojik sağlamlık ve vatan sevgisi, maddi çıkarların çok ötesindeydi.
**Ölümü ve Ardında Bıraktıkları**
Mehmet Onur Miman’ın ani ölümü, onu tanıyan herkesi sarstı. **Ani bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumduğunda**, arkasında pek çok anı, mücadele ve ders bıraktı.
**İzmir Hatay’da düzenlenen cenaze töreninde**, sevenleri ve eski dava arkadaşları onu son yolculuğuna uğurladı. Mezarı başında yapılan konuşmalarda, **onun mücadeleci ruhu, insan sevgisi ve cesareti vurgulandı**.
Bugün, onu anlatırken sadece siyasi bir figürden değil, **bir direniş ruhundan, bir ideolojiye adanmış bir hayattan** bahsediyoruz. O, yıllarca idealleri uğruna bedel ödeyen, zindanlara düşen, idamla yargılanan ama asla yolundan dönmeyen bir adamdı. **Onun adı, onu tanıyanlar için hep saygıyla anılacak.**
Mekanı cennet olsun. **Ruhu şad, mücadelesi daim olsun.**
Ben Mehmet abiyi Tariş te tanıdım 1999 senesinde beraberdik çok şey paylaştık iyiki tanıdım kendisini abicim seni çok özleyeceğim en çokta Balık tutmaya gittiğimiz günleri...