Gurbetçilerimiz Bize Yabancılaşıyor Mu ?

Lütfiye Kader Yazdı: Gurbetçilerimiz Bize Yabancılaşıyor Mu ?

   

         Özellikle Almanya'da Türk nüfusunun en yoğun olduğu mahallelerin birçoğunu barındıran Berlin, Türk nüfusunun en yoğun olduğu şehirdir. Hamburg, Frankfurt ve Stuttgart gibi diğer büyük şehirlerde de Türk nüfusu oldukça yüksektir ve bu şehirlerde de Türk nüfusunun yoğunlaştığı birçok semt bulunmaktadır. Almanya, çok sayıda meslekte işçi alımı yapıyor. Bu meslekler arasında sağlık, mühendislik, bilişim, otelcilik ve turizm, inşaat, imalat, tarım gibi sektörler yer alıyor. İyi çalışma koşulları: Almanya'da işçilere, adil ücret, sosyal haklar ve iyi çalışma koşulları sağlanıyor.

      Independent ‘ten gazeteci Esedullah Oğuz, Almanya’da Türk olmayı şöyle anlatıyor. Eskiden, özellikle de 1980'li yıllarda Almanya'da Türk olmak, pek kolay değildi. Zira o yıllarda Türkler toplumun en alt katında yer alıyor, en düşük ücretli işlerde çalışıyordu. Belediyelerde ve iş bulma kurumlarında sosyal yardım kuyruklarında en kalabalık grubu, Türkler oluşturuyordu. Bunu bilen Almanlar Türklere tepeden bakar, onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapardı. Türklerin evleri sık sık Alman ırkçılar tarafından kundaklanır, Türk gençleri postallı ve gama haçlı haç dövmeli Nazi holiganlarının saldırısına uğrardı. Aslında "işçi istiyoruz ama insan gelsin" cümlesi Almanya'da yaşayan Türklerin genel sorununu tanımlamaktadır.

Bugün bu ülkedeki birinci ve ikinci kuşak Türkler emekliliğin keyfini sürerken orta yaşa gelen Y ile üçüncü Z kuşağı Türkler, büyük oranda meslek sahibi eğitimli insanlardan oluşuyor. Türkler yaşam tarzı olarak da genellikle bir Alman gibi yaşıyor. Bunların arasında da çok sayıda başarılı insan var. Alman TV ekranlarında genç kuşağa mensup yüzlerce Türk sanatçı bulunuyor, kimileri sunucu, haber spikeri, kimileri dizi oyuncusu, bazıları da komedyen olarak çalışıyor.30 Ağu 2022. Diğer bir deyişle Alman toplumunun orta tabakasında yer alıyorlar. Bunların arasında doktor, avukat, mühendis, öğretmen, tasarımcı, grafiker, subay ve polis gibi değişik mesleklere sahip insanlar bulunuyor. Almanya'da Z kuşağını oluşturan genç Türklerse, büyük ölçüde asimile olmuş durumda. Çoğu anadilleri Türkçeyi bilmiyor, onun yerini Almanca almış durumda. Şu anda Türkler büyük ölçüde alt tabakadan sıyrılmış durumda, toplumun orta kesiminde yer alıyor, ayrıca zirveyi zorlayanların sayısı da giderek artıyor. Buna karşın onların eski yerini Suriyeli, Afgan, Hintli ve Slav kökenli göçmenler almış durumda.

      Elbette çağ değişti. Türkiye gelişti büyüdü. Avrupa ‘da ne varsa ülkemizde de var. Özellikle Almanya’da 3. Kuşağı gören Türkler hala daha memleketlerine geldiklerinde orada ki yaşam düzen ve kurallarını nedense uygulamıyorlar. Örneğin, paramızın Euro karşısındaki alım gücünün zayıflamasından yararlanarak senede iki, üç defa memleketlerine gidip, dönen gurbetçilerimiz ne oradaki düzen kurallarına uyuyor, ne de nereden geldiklerini unutarak kendi toplumuna karşı dürüstçe davranıyorlar. Kendilerini Avrupa vatandaşı olmanın üstten bakışının yanında, kendilerinden yararlanılmasın diye oralarda ki hayat pahalılığını öne sürmekten de geri durmuyorlar. Eninde sonunda emekli olup memleketlerine çoğu dönüyor. Döndüklerinde en çok da trafik canavarı oluyorlar. Trafik ışıklarına uymuyorlar ve altındaki lüks arabaya güvenerek yolları pervasızca kullanıyorlar. Uyanları tenzih ediyorum elbette. Hiçbir kural ve düzene uymuyorlar. Pikniğe gidiyorlar her yeri atık ve çöp ile dolduruyorlar temizlemiyorlar. Yerlere tükürüp umursamıyorlar. Allah bilir çoğu da vergi kaçırıyordur. Üstelik ülkesinde yaşamayıp ülkenin yöneticisinin seçimine karar verecek hakları oluyor.   

Neden? Çünkü burası Türkiye. Burada her şey serbest!

      Önerim şudur:  2. ve 3. kuşak gurbetçiler Avrupa’ da öğrendikleri kural ve düzeni, ülkelerine geldiğinde bunu uygulayacak meslek ve iş yerleri kurmalıdırlar. Örneğin, Gurbetçi Federasyonları kurarak,  ortak şirketler ya da kooperatifler kurarak araç bakım istasyonları işletirlerse çok yararlı olur. Çünkü bu araç bakım istasyonlarını yabancı şirketler işletiyor. Bunu bir vatan borcu gibi düşünmeliyiz. Atatürk’ün Sadi Irmak’ı yurt dışına eğitimi için gönderirken söylediği sözü hatırlarsak;  “Sizleri kıvılcım olarak gönderiyorum ama alev olarak döneceksiniz.” sözünün başka versiyonu, ülkenin gelişimine katkıda bulunacak gurbetçiler olmalı. Böylece hem ülke kazanır hem insanlarımız.  Şimdi ülkemiz bir göç ülkesi oldu. Ülkemizin kadim kültürleri, gerek yeni kuşak gurbetçilerimizle, gerek ülkemize gelen göçlerle erozyona uğruyor. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasal değişimlerle iç ve dış faktörlerin de etkisiyle yeni Dünya düzeninde yeri belli değil. Dünya liginin listesinde olabilmek için:

Akıl ve bilimi kullanacak mıyız?
Laik sosyal bir devlet olarak hukuk normlarını kabul edecek miyiz?
Kendi kendine yeten bir ülke olmakla birlikte, malımızı üretimimizi teknolojimizi satabilecek miyiz?
Hangi Dünya liginde olacağız. 50 yıllık devlet planlarımız vizyonlarımız var mı?
Hangi niteliklerimiz ve kültürlerimizi yaşatacağız.
Çok çalışıp az tüketecek miyiz?
Nüfusumuzun gençleşmesine vasıflı insan gücüne ne kadar önem vereceğiz?
Yaşlı çocuk ve kadınlarımızın güvenliklerini sağlayacak mıyız?
William Shakespeare ‘in dediği gibi: Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu!
Kaynakça : http://acikerisim.kirklareli.edu.tr:8080/xmlui/handle/20.500.11857/846