Scholz, 1938 Kasım pogromları olarak bilinen "Kristallnacht"ın anma etkinliğinde konuştu ve Berlin'in İsrail'e olan diplomatik bağlılığının tarihi bir sorumluluk meselesi olduğunu vurguladı.
Almanya’da Toplum İkiye Bölündü
İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalar devam ederken, Almanya'da toplumsal uyumsuzluk ortaya çıkıyor. Berlin sinagogunda tanıştığım Noa adındaki bir kadın, Holokost'tan sağ kurtulan bir ailesi olduğunu ve günümüz Almanya'sında bazı Yahudilerin kimliklerini gizlediklerini söyledi. Noa, "Korkutucu. Neden yaşayıp kim olduğumdan korkmalıyım?" diyor ve Berlin'de kipasını veya tzitzitini (dua şalının püsküllerini) göstermekten kaçındığını ekliyor. Kendisi Ukrayna'daki savaştan kaçan Noa, Berlin'in terör örgütlerini destekleyen birçok insanın bulunduğu bir yer olduğuna inanıyor.
Hamas ile İsrail arasındaki düşmanlığın başlamasından bu yana, Avrupa genelinde antisemitizmin artacağına dair endişeler giderek yaygınlaşıyor. Almanya'da Ekim ayında Berlin'deki bir sinagoga iki molotofkokteylinin atılması gibi olaylar, ülkenin Nazi geçmişi nedeniyle ciddi endişelere yol açıyor. Polis verilerine göre, antisemitizm vakaları zaten yükselişteydi ve çoğunluğu aşırı sağ tarafından gerçekleştirilmişti. Üst düzey politikacılar, özellikle sol kesimden ve Müslüman kökenli insanları Hamas'ın eylemlerinden uzak durmaya çağırıyor.
Almanya, İsrail’e Destek Vermeye Devam Ediyor
Alman dış politikasının temel taşı olan İsrail'e verilen destek, devletin nedeni olarak ilan edilmişti. Ancak bu doktrin, Berlin gibi şehirlerde sokaklarda açıkça sorgulanıyor. "Senin staatsräson'un berbat!" yakın zamanda Filistin yanlısı bir gösteride bir pankartta yazılıydı. Gösteriye izin verilmiş olsa da birçok diğer protesto yasaklanmıştı. Nadim Jarrar, 9.000 kişinin katıldığı gösteriye katılan bir kişi olarak, Almanya'nın İsrail'in eylemleri hakkında daha açık bir şekilde konuşması gerektiğini düşündüğünü belirtiyor. Almanya'nın bu konudaki rahatsızlığının, tartışmanın sona erdirilmesine neden olamayacağına inanıyor.
